Call: 0123456789 | Email: info@example.com

Enflasyon Nedir?


ENFLASYON NEDİR?

Enflasyon deyince akla ilk gelen günlük hayatta çokça kullandığımız mal ve hizmetlerin fiyatlarının artmasıdır. Ancak mal ve hizmetlerin fiyatları zaman içinde artabilir veya azalabilir. Enflasyon sadece belli bir malın veya hizmetin fiyatının tek başına artması değil, fiyatların genel düzeyinin sürekli bir artı göstermesidir. Diğer bir deyişle, sadece bazı malların fiyatlarının sürekli artması ya da tüm malların fiyatlarının bir sefer artması enflasyon değildir. Örneğin aylık enflasyon oranının yüzde 1 olması, o ay içinde fiyatlar genel seviyesinin bir önceki aya göre yüzde 1 oranında arttığını gösterir. Yıllık enflasyonun yüzde 30 olması da, fiyatların bir önceki yıla göre ortalama yüzde 30 oranında arttığını, örneğin geçen yıl 20 milyon TL’ye alınan bir mal sepetinin bu yıl ancak 26 milyon TL’ye alınabileceğini ifade eder.

ENFLASYON: Fiyatlar genel seviyesinin sürekli olarak artmasıdır.

TÜFE (tüketici fiyat endeksi): Tüketici tarafından satın alınan mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişiklikleri ölçer.

TEFE (toptan eşya fiyat endeksi): Ekonomide üretim faaliyetinde yer alan maddelerin fiyatlarındaki değişiklikleri toptancı aşamasında ölçer.

Enflasyonun düşmesi; fiyatların düşmesi, insanların alım gücünün artması, gelirlerinin yükselmesi demek değildir. Enflasyonun düşmesi, fiyatların daha az artması, insanların alım güçlerinin daha az azalması ve neticesinde istikrar ve refah demektir.

Yüksek enflasyon paranın alım gücünü azaltır ve aynı zamanda fiyat değişimlerini anlamayı zorlaştırır. Örneğin, Türkiye’de 1960’lı yıllarda 50- 100  TL ile ortalama bir ev alınabilirken bugün bu para ile bir ekmek dahi alınamaması, enflasyonun alım gücünü zaman içinde ne denli azalttığının net bir göstergesidir.

Fiyatlar, 1968 yılından beri TÜFE bazında yaklaşık 876 bin kat artmıştır.

ENFLASYONUN KAYNAĞI NEDİR?

Talep Enflasyonu: Talep enflasyonu genellikle para arzının artmasının tüketimi artırması sonucu ortaya ç ı kar. Ekonomideki toplam arzın toplam talebi karşılayamaması sonucu fiyatlar y ü k s e l i r. Harcadığımız para miktarı, enflasyonu etkiler. Bir malın fiyatının artması, aynı mal için daha fazla para harcamamızı gerektirir. Bu da ancak, ya daha az tasarruf yapmamızla ya da gelirimizin artmasıyla mümkün olabilir. Fiyatlarla beraber gelirler ve harcamalar da artarsa, enflasyon artar. Çünkü ellerinde daha fazla para olunca tüketicilerin mal ve hizmetlere olan talebi artar ve satın almak istedikleri mal için daha fazla fiyat verebilirler. Bu noktada, para arzının paraya olan talepten daha fazla artmasının enflasyona yol açtığı unutulmamalıdır. Karşılıksız para basılması yoluyla piyasadaki para arzının ve bireylerin ellerindeki para miktarının artması tüketim talebini artırırken, üretimin aynı oranda artması o kadar kolay ve çabuk gerçekleşen bir süreç değildir. Para arzının artmasıyla artan talebi karşılamak için firmalar ilk aşamada kapasitelerini artırma yoluna giderler; bu amaçla fazladan işçi alınması, fazla mesai yapılması, yeni makineler alınması firmaların maliyetlerini artırır. Artan maliyeti karşılamak için firmalar fiyatlarını artırırlarsa, enflasyona sebep olurlar. Ekonomist Paul Krugman bu durumu öyle ifade etmektedir: “Para arzını artırmak çok fazla tatlı yemek gibidir; yerken kendinizi iyi hissedersiniz… Bunun faturası ise sonradan çıkar” (Fortune Dergisi, 2 Şubat 1998). Para arzının artmasıyla başlangıçta azalan işsizlik ve artan kârlarla ekonomide canlanma başlar, ancak bu olumlu etkiler kısa süre sonra yerini artan enflasyona ve getirdiği olumsuzluklara bırakır.

Arz: Ekonomide üretilen ve piyasaya sunulan mal ve hizmetlerdir. Talep: Ekonomik birimlerce mal ve hizmetleri satın alma isteğidir. Para arzı: Belli bir dönemde ekonomide işlem ve yatırımlarda kullanılmaya hazır para miktarının tümüdür

Maliyet Enflasyonu: Enflasyonu sadece talep değil, aynı zamanda arz da etkiler. Üretimde kullanılan her türlü maddenin ve işgücünün maliyetinin artması sonucunda fiyatların artışa geçmesi enflasyon yaratır. işçi ücretlerinde ki sürekli artışların, firmaların vergi yükünün artmasının, hammadde fiyatlarındaki artışların üretim maliyetlerini artırarak fiyatlar genel seviyesini yükseltmesi maliyet enflasyonuna yol açan etkenlerdendir.

 Bekleyişlerin Enflasyona Etkisi: Enflasyona dair bekleyişler de enflasyonu etkileyen önemli bir unsurdur. Beklentiler enflasyonun artmayacağı yönünde olduğu sürece talep ve maliyet enflasyonu artışı devam etmez. Bunun aksine bir beklenti oluştuğu sürece davranışlar buna göre şekillenir ve enflasyon artar. Eğer enflasyonun artacağı bekleniyorsa, çalışanlar alım güçlerinin azalmaması için ücretlerinin artmasını talep ederler, bu da firmaların maliyetlerinin artmasına yol açar. Bu maliyet artışı tüketicilere daha yüksek fiyatlar olarak yansıtılırsa enflasyon artar. Benzer şekilde, ekonomideki sözleşmelerin enflasyonun artacağı beklentisine göre düzenlenmesi ve geçmişteki yüksek enflasyonun devam edeceği beklentisi de enflasyonun kendi kendini besleyerek yükselmesine sebep olur.

Mal ve hizmetlere olan talebin üretilenden fazla olması, girdi maliyetlerinin artması ve enflasyonun artacağı beklentisi enflasyon yaratır.

ENFLASYONUN MALİYETİ NEDİR?

Karar alma sürecinde; Yüksek enflasyon nedeniyle bireylerin ve firmaların fiyat algılamaları bulanıklaşır. Yüksek enflasyon ortamında her şeyin fiyatı sürekli ve orantısız arttığı için neyin ucuz, neyin pahalı olduğunu anlamak zorlaşır. Nasıl ki ölçü sistemleri sayesinde belli bir mesafenin uzunluğu hakkında fikir sahibi olabiliyorsak, para da mal ve hizmetlerin değeri hakkında bir fikir sahibi olmamızı sağlar. Bir metrenin uzunluğunun her yıl yüzde 10 kısaldığını düşündüğümüzde, mesafeler hakkında karar vermenin oldukça karmaşık bir hale geleceği ve ölçüm sistemine olan güvenin sarsılacağı açıktır. Yüksek enflasyon da aynı sonuçları doğurur. Yüksek enflasyon nedeniyle nispi fiyat değişimleri kolay ayırt edilemez, sağlıklı karar alabilmek için gerekli ve yeterli bilgi sağlanamaz. Fiyatlar, bireylerin ve firmaların ne kadar tüketip ne kadar tasarruf ve yatırım yapacaklarına dair karar vermelerine yardımcı olur. Enflasyonist ortamın yarattığı belirsizlik, bireylerin ve firmaların geleceğe ilişkin endişelerini artırarak uzun vadeli kararlardan kaçınmalarına yol açar. Örneğin, fabrika kurmak, üretim yapmak ve kâra geçmek kısa sürede gerçekleşemez. Eğer gelecek beş-on yıllık dönemde ekonominin seyri yaklaşık olarak tahmin edilemiyorsa, bu tür uzun vadeli düşünceler ertelenir veya hiç gerçekleştirilmez. Bu da, istihdamı, ülke kalkınmasını ve refahını olumsuz etkiler. Uzun yıllar süren yüksek enflasyon sonucu bireylerin karar alırken gelecekten çok geçmişe bakma alışkanlığı edinmeleri ve fiyatların yükseleceği yönünde beklentiye girmeleri enflasyonun kendi kendini beslemesine yol açarak düşmesine engel olur.

Enflasyonun Maliyeti:

istihdam: Aktif işgücü içindeki çalışan kısımdır.

Faiz: Parayı belli bir süre için başkasının kullanımına sunmanın bedelidir.

Reel Faiz: Ödünç para veren kişinin enflasyon düşüldükten sonra elde edeceği faiz kazancıdır.

Yatırım sürecinde;

Enflasyonun önceden tahmin edilemeyen değişikliklere neden olarak yarattığı belirsizlik, yatırımcının kendini garantiye almak ve riskten korunmak için fazladan bir getiri talep etmesine ve dolayısıyla reel faizlerin yükselmesine yol açar. Bu da, borçlanma maliyetlerini artırarak, üreticinin kredi taleplerini kısıtlayan ve yatırımı engelleyen bir unsur olarak ortaya çıkar, tıpkı yatırım yapmak isteyen işadamının bankadan alacağı borç için yüksek faiz istenmesi yüzünde n yatırım kararından vazgeçmesi gibi.

Yüksek enflasyon yatırımların verimliliğini de olumsuz etkiler. Enflasyonist ortam bireylerin ve firmaların, birikimlerini enflasyondan korumak için üretken olmayan yabancı para (döviz), altın, gayrimenkul gibi alanlara yöneltmelerine neden olur. Enflasyon, işadamlarını ve üreticileri yatırım ve üretim yapmaktan alıkoyar. Örneğin, firmalar yeni fabrikalar açıp, yeni istihdam imkânları yaratmak gibi uzun ve emek isteyen işler yerine tasarruflarını enflasyondan daha fazla getiri sağlayabileceklerini düşündükleri yabancı para, bina, arsa gibi araçlara kaydırarak üretim yapmadan kazanç elde etmeye yönelirler.

Kredi piyasasında;

Yüksek enflasyon, finans piyasalarının gelecekle ilgili öngörü yapabilmelerini zorlaştırarak kredi piyasasının verimliliğini ve dolayısıyla kullanılabilecek kredi miktarını düşürür. Bu da, hem tüketicilerin hem de üreticilerin özellikle uzun vadelerde kredi alabilmelerini engeller. Örneğin, Ülkemizde 25-30 yıla yayılan uzun vadeli ev kredisi alma imkânı olmadığı için genç yaşta ev sahibi olma olanağı son derecede kısıtlıdır.

Enflasyon, bir yandan yüksek faizler nedeniyle borçlanma maliyetini artırarak, diğer yandan birikimlerin verimsiz alanlara yönelmesine yol açarak yatırımları olumsuz etkiler.

Enflasyon, kredi ve işgücü piyasasının verimliliğini düşürür, ülkenin rekabet gücünü zayıflatır.

İşgücü piyasasında;

Yüksek enflasyon işgücü piyasasının verimli çalışmasını engeller. Dengesiz bir ekonomik büyüme, işgücü talebinin de dengesiz olmasına yol açar. Hâlbuki fiyat istikrarının sağlandığı bir ortam, iş gücü piyasasının daha istikrarlı olmasını, işten çıkarmaların azalmasını ve istihdamın artmasını sağlar.

Dış piyasalarda;

Enflasyonist ortam, yarattığı belirsizlikle ülkenin diğer ülkelerle rekabet edebilme gücünü zayıflatır, dış ticaret dengesini bozucu etki yapar. Diğer yandan ülkeye gelen yabancı sermayenin ağırlıklı olarak kısa vadeli olmasına yol açar ve ekonomideki kırılganlığı artırır. Sonuçta, büyümeyi ve istihdamı destekleyecek olan uzun vadeli doğrudan yatırımlar ülkeye gelmez.

Toplumsal alanda;

Yüksek enflasyonun neden olduğu belirsizlik, sosyal ve siyasi ilişkilerde kısa vadeli, çıkarcı ve ahlaki olmayan davranışları artırır. Aslında enflasyon, sadece bireylerin birbirine olan güvenini değil, yöneticilere duyulan güveni de sarsarak yönetime olan inancın azalmasına, hatta kaybolmasına yol açar. Enflasyon, toplumun düşük gelirli kesimine daha fazla zarar verir ve yoksullaşmayı artırır. Enflasyonist ortamda tasarruf edebilme imkânı olan kesim yüksek reel faizlerden yararlanırken, toplumun gelir düzeyi düşük kesi minin bu imkânı olmadığından gelir dağılımı giderek bozulur. İnsanlar günlük hayata giderek daha az oranda katılır, yoksunluk artar.

Büyüme:

Bir ülkenin mal ve hizmet üretim kapasitesindeki artıştır.

Fiyat istikrarı:

Bireylerin yatırım, tüketim ve tasarruf kararlarında dikkate almaya gerek duymadıkları ölçüde düşük bir enflasyon oranını ifade eder.

“istikrarlı olmayan bir ekonomik ortamda, çalışmak isteyenler, hele vasıfsız iseler, geç iş bulur ve işlerini erken kaybederler.” William J.McDonough 8 Para Politikası

Aldatılma duygusu, toplumsal uyumun bozulması, güven unsurunun zarar görmesi, gelecekle ilgili kaygıların artması, bireylerin kendini toplumdan soyutlaması, gelir dağılımında ki bozulmanın ve adaletsizliğin artması, özellikle genç kesimin geleceğe dair umutlarının tükenmesi enflasyonun toplum hayatında yarattığı olumsuzluklardan birkaçıdır.

Enflasyon ve yarattığı istikrarsızlık özellikle genç kesimin umutlarının tükenmesine yol açar.

Kaynak:

ENFLASYON Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2004 yılında hazırladığı kitap.